17 Şubat 2011 Perşembe

ergenlik buhranları

bundan yaklaşık 7-8 sene kadar önceydi.teoman sessizce çardakta oturup kavak yelleri`ni söylerken "o yaz",hayat karşıma hep meşe palamutlarını çıkarıyordu.en azından ben öyle düşünüyordum.ortaokula giden duygusal bir kız çocuğuydum.bütün dünya üzerime üzerime geliyordu,sanki ekvatordan çizgiyi geçiren,ozon tabakasını delen,her şeyin suçlusu benmişim gibi.parfümlerden,oda spreylerinden de nefret ediyordum zaten.
kahvaltı sofrasına oturdum.annem "çay içer misin" diye sordu.istemediğimi söyledim.bir daha üstelemedi.demek ki beni sevmiyordu,sevseydi ısrar ederdi.tanrım ne kadar da yalnızdım.aradan 10 dakika geçmeden "zeytin kasesini uzatır mısın kızım" dedi.bu kadarı da çok fazlaydı. "yeter artık üzerime gelmeyin,boğuyorsunuz beni,neden hep ben ya,lanet olsun" diyerek sofradan kalktım.annem bana teflon tava gören baykuş yavrusu gibi baktı.evet o bakışı nerede görsem tanırdım,beni sevmiyordu.
montumu vestiyerden bir hışımla aldım,kapıyı çarparak çıktım.beni sevmeseler de sükseli bir şekilde kapıdan çıkmanın zevki bambaşkaydı.birden yanağımda bir ağrı hissettim.lanet olası bir sivilce daha çıkmıştı suratımda.sivilcelerden her şeyden çok nefret ediyordum,bütün sivilceler ölmeliydi,toplama kamplarında sabun yapılmalıydı,bu beni hiç üzmezdi.
yürürken bir kedi yavrusu gördüm,"gel pisi pisi" dedim.gelmedi.yanına doğru yaklaştım ürkek adımlarla.o benden daha çok ürktü,hep şu lanet olası 3-5 sivilcenin suçuydu bu.tam sevmeye çalışırken elimi tırmaladı.bu kedi bile sevmiyordu beni,buna daha fazla ne kadar dayanabilirdim ki?
gözlerim dolarak uzaklaştım oradan.okulun kapısında "o"nu gördüm,heyecandan kalp atım sayım 9-8lik bir ritimde şey ediyordu.tanrım o şehla gözleriyle ne kadar da tatlıydı.bütün hayatın anlamı arkadaşlarıyla şakalaşırken o anırır gibi gülümsemesinde saklıydı.üzerime çeki düzen vererek yanından geçtim.ben geçerken elindeki kola şişesini çöp kutusuna hedef alarak atmaya çalışıyordu.evet işte anlamıştım,beni seviyordu.hatta o da bana aşıktı,üç vakte kadar yanıma gelecekti.nereden mi anlamıştım?beni etkilemek için atletik yönünü sergilemeye çalışmasından tabii ki de.heyecanla kızlara anlatmak için sınıfa doğru koştum.çığlıklar içerisinde dinlediler beni,tebrik ettiler sonra.
gök yüzü ne kadar güzeldi öyle,bulutlar,sonsuz mavilikler,ah şu yerde gezinen sevimli minik hamam böceği...hayatın her saniyesi yaşamaya değerdi.o sırada hulusi girdi sınıfa "ikiz kuleler yıkılmış" dedi.ikiz kuleler hakkında pek bir fikrim yoktu,ama üzülmüştüm yine de.peki acaba "o" da üzülmüş müydü?belki elindeki kola şişesini düşürmüştü telaşla,yazık ya kıyamazdım ben ona.
ders boyunca benimle konuşmaya geldiğinde söyleyebileceği her türlü olası repliği ve ona uygun verebileceğim bütün olası cevapları,permütasyon kombinasyonları geçirdim.senaryo tamamdı.zaten kesin evlenirdik biz,bizimkisi büyük bir aşktı.zilin çalmasıyla 9-8lik adımlarla yürümeye koyuldum.evet işte oradaydı,servisinin gelmesini bekliyordu.bir insana okul servisi beklemek ancak bu kadar yakışabilirdi.tam o sırada çırpı bacaklı,yılışık gülümsemeli safinaz gibi bir kız geldi.elindeki kola şişesini o kıza uzattı.
sonrası mı?sonrasını hatırlamıyorum.annem sevgi dolu elleriyle saçlarımı okşuyordu ben dizlerinde yatarken.annem beni seviyordu,vallahi de seviyordu.