27 Aralık 2010 Pazartesi

Mesela mesela

Ne kadar hatırlanır bilemem ama Neşe vardı bir zamanlar ve başı fena halde kepekleriyle dertteydi.Bütün ülke Neşe'nin kepek sorunu için seferber oldu,hayati önem arz ediyordu çünkü.Neşenin kepek sorunu,hepimizin sorunuydu.Neyse sonra olay Neşe'nin Clear'ı denemesiyle tatlıya bağlandı.

Etrafımdaki insanlara bakıyorum da ne kadar çok Neşe var şu hayatta.Tabii zamanla körelttiler toplumsal duyarlılığımızı bu konularda.Bir kısmımız hayatı iletisinde yaşayan gençlere dönüştü,kimsenin pek fazla umursamadığını bildiği halde MSN,Facebook,Twitter ve envai çeşit sosyal paylaşım sitelerinde her "anı" yaşamaya ve paylaşmaya koyuldular.Şarkıları bile daha bir dikkatle dinler olduk."Yaşanmışlık" olduğu için değil ama,birine ayar vermeye yarayacak çarpıcı bir cümle seçebilmek için.Ünlü düşünürlerin sözlerine de merak sarıldı tabii,sonuçta her yol Roma.Boynunu 47 buçuk santim eğip suratına enginar yemiş bir ifade vererek sanatsal(!) fotoğraflar çekmekle harcadılar zamanı bazı gençler.O çok meşhur ayna pozlarına girmiyorum bile,"ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz" diyerek sosyal mesaj vermek istiyorum sadece.Her sevgilisinden ayrılan,47. sevgilisinden ayrılıp da zamanında kendileri için seçtikleri şarkı çaldığı zaman bi garip olan,kotunun içine nesfit yese de sığamayan,steroidlerle bile istediği Tarzan görünümünü yakalayamayan depresyona girer oldu.Kişinin belki de hayatında bir kere geçireceği,hayatı boyunca da o sillenin izini taşıyacağı o muazzam "depresyon" kelimesi dillere pelesenk oldu böylece.Amerikan filmlerinde izleyip,eline hayvani boy bir dondurma alan herkes depresyona girmiş oldu.Neşe'nin üzüldüğü kadar vardı.

Çok kolay üzülür,zor atlatır olduk her şeyi.Büyüdükçe daha da ergenleşmeye başladık tekrar.Şu güzelim hayat ;aylardır beklediğin konsere bilet bulamamak,ya da bulup da gidecek birini bulamamak,her 10 gençten 9.8inin izlediği o meşhur yabancı dizileri takip etmediğin için kınanma korkusuyla yaşamak,entel görünmek adına IMDB sitesindeki 100 favori filmin hepsini izlemek,beğenmesen de "adeta vizyonumu değiştirdi,bayıldım abi" diye rol yapıp o 3.5 saatin nasıl işkence gibi geçtiğini kendine bile itiraf edemeyecek olmak gibi şeylerle heba edilemeyecek kadar değerli.Haa size Afrikada'ki Kala Azar'lı çocukları mı dert edin diyorum.Yani isterseniz edebilirsiniz tabii güzel de olur,ama anafikir bu değil şu an.

Gerçekten değecek şeylere üzülmenizi dilerim.Sonra sınav dönemi kahveye karşı gelişen tolerans gibi olur,Yukarı'dan bir sağ kroşe gelir daha sol kroşeyi göremeden nakavt olursunuz,benden söylemesi.

Esenlikler dilerim.


3 Aralık 2010 Cuma

ve melankoli...

Bazen içinden tebessüm ettirecek şeyler yazmak gelmez.Ciddiyet istersin,ciddiye alınmayı beklersin.Kim tarafından olduğunu söylemeyeceğim.Eğer böyle düşünüyorsan,ciddi olamazsın.Cidden neden böyle hayat?Beklentilerin ile açık büfedeki aperatifler arasında hep bir tezat olmak zorunda mı?Ana yemeğe geçmek neden bu kadar zor?Hala ciddiyim bu arada.
Fizy mood'da melankolik sekmesini tıklatır bazı durumlar sana.Dünyadan kopar,sorumluluklarından kaçarsın.Ben de öyle yapıyorum mesela şu an.
"Uzak düşmüşüm kendimden,aklım fikrimden.çaresiz sürükleniyorum bilerek peşinden" diyor Athena,söyledikleri sırada yazdım valla.Güzel diyor ama.Bilemedim ben onu.
Daldan dala atlıyor olabilirim ama bir ciddiyet var sıçramalarımda.Uzun atlama da olmasın,istediğim yere konabileyim yeter.Yer çekimi de olmasın ama.Sanırım çok şey istiyorum.
Yeter,daha fazla çözülmeden buzlarım,kaçıyorum buradan.
3-5 anlamsız çizime anlam yüklemeye çalışıyorum.Kapıldım gidiyorum...