Saate baktı önce,gözlerini ladin masada yemek yiyen adama dikti sonra.Gülümsemesini bastırmak için dudaklarını ısırdı.Bu öyküde gülmeye yer yoktu."Nasıl buldun" diye sordu.Çatalı bıraktı adam önce elinden,masanın köhneliğini farketti,sırf vakit geçsin diye ağzındaki lokmayı uzun uzun çiğnedi."Oldukça lezzetli,ellerine sağlık" dedi.Kadın tatmin olmadı bu cevaptan.Mükemmel bir pilav yapabilmek için saatlerdir mutfakta olduğunu söylemedi,6 tencere pilavı,sırf tam istediği gibi olmadı diye çöpe boşalttığını,yedinciyi yaparken adamın geldiğini,o heyecanla tencereyi ocakta unutup dibini yaktığından bahsetmeyi düşünmedi bile."Beğendiğine sevindim" dedi,"beni memnun etmek için mi söylüyorsun,yoksa köprüyü geçene kadarki prosedür söylemleri mi bunlar?" Adam gülmek istedi,ama kadının gözlerinde yakut gibi parlayan ciddiyeti görünce vazgeçti."Ah tamam doğrusunu söylemek gerekirse yediğim en lezzetli pilav değil,ama seni temin ederim daha kötülerini de yedim"
Üzüldü kadın,bu sefer üzüntüsünü belli etmemek için ısırdı dudaklarını."Ben,ben sadece her şey iyi olsun istemiştim" demeye çalışırken gözyaşlarını tutamadı daha fazla,köprücük kemiklerinden süzüldü birer birer...O esnada adam tabağın kenarına konan eşek arısını gördü.Çok ünlü atasözünü anımsayıverdi,içinden okkalı bir küfür ve hafif bir beddua savurdu kendine."Seni kıracak bir şey söylemek istemedim,gülersin diye umdum galiba" dedi.Ama yanılmıştı,bu öyküde gülmeye yer yoktu.