Sizin gibiyim ben de;bazen aşık olurum,bazen de öyle olduğumu zannederim.Saat 05.23te ağarmakta olan günü izlerken aşkın biyokimyasını düşünürüm.Yıllar önce Bilim Çocuk'ta okuduğum bir yazıyı hatırlarım hayal meyal,ama paylaşmam sizlerle.MFÖ dinlerim mesela,"yalnızlık ömür boyu" derken deliler gibi yanılmalarını umarım.
Karga sesinden hoşlanmam,ama duymak garip bir huzur verir bana.Evimdeymişim gibi hissettirir.Perdeyi açtığımda cılız bir çam ağacının tepesine tünemiş otururken hayal ederim onu.Annemin kediler için bıraktığı peynir için didişmelerini izlerim,pek bir ironik bulurum.Kurnaz tilki kocaman çam ağaçları arasında ormanda kalmış,cılız çam ağaçlarının hakimiyetini tekir kediye bırakmış,o da ya saflığından,ya paylaşımcı yaradılışından,ya da fırında portakal soslu pekin kargası fantezileri sebebiyle göz yumar olmuştur bu duruma.Belki de diyettedir,bizim Sarman'a güzel görünme çabaları falan...Nedendir bilmem,açıkçası pek de önemsemem.
Uykuyu çok severim ben,hepinizden daha çok.Ama bazen uyuyamam,ardımda artistik kıvrım izleri,buruşmuş bir nevresim bırakırım.Kasırgalar vardır hani Katrina,Agatha,Danielle...Neden kadınlara ithaf edildiklerini yeni yeni idrak ediyorum sanırım.Beynimizde poyrazlar,lodoslar,nice hortumlar var.Oradan oraya savruluyor düşünceler.Düşünceler harap,düşünceler bitap...Ama hortum ısrarcı.
Sizler gibi büyürüm,olgunlaşırım ben de.Eskiden beni gülümseten şeyler şimdi tat vermez,ya da bazı şeylerin değerini yeni idrak ederim.Kendimi tanıma evremi hiç bir zaman tamamlayamayacakken kendimi tanıtmaya çalışırım.Ben...insanım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder