26 Kasım 2010 Cuma

Julyen usülü dilimlenmek

Sevgili Blog;
Samimiyetimiz ilerlediği zaman "Blogcuğum" da diyebilirim,ama şimdiden pek beklenti içerisine girmemeni öneririm.Sevgi sözcükleriyle aram pek iyi sayılmaz maalesef.
Günlük konuşma diliyle yazmanın gözünü seveyim ya,ne bir düzeltme yapıyorum, ne de tekrar okumak zorunda kalıyorum.Olabildiğince doğal,olabildiğince kusurlu...Ben böyle seviyorum.Hem yeni trend bu,kurtlu elmalara rağbet var mesela,organik olduğuna dalalet ediyormuş falan.
Az önce ruhani bir aydınlanma yaşadım."Az önce" de göreceli bir kavram tabii.
İtiraf ediyorum:Doktor Jekyll ve Mr. Hyde gibiyim.İki yüzlülük de diyebilirsin,manik depresiflik de,disosiyatif kimlik bozukluğu da.Yoruma ve tartışmaya açık anlayacağın.Bir öyleyim bir böyle.Ama hiç "şöyle" olmadım,fifty fifty olayını seviyorum.Günlük konuşma dediysek,dibine de vur demedik değil mi?
Bugün ortaokuldaki Türkçe öğretmenimle karşılaştım,beni görünce ilk tepkisi "Ah benim çenesi düşüğüm" oldu.Tam öyle olduğumu kabullenip,kendimle barışmışken;bir arkadaşımdan karakter analizimi barındıran bir esemes geldi.Efendim ona göre de ben,sessizmişim,ağırmışım,duruşumda ciddiyetle kombine edilmiş bir mesafe varmış.Ne kadar diye sormadım ama,bayat kaçacağını biliyordum çünkü.Sonra unuttum gitti bunu.Ne zaman ki yapacak iş kalmadı kafama annemin yeni aldığı devasa buharlı ütünün çarpması gibi dank etti bazı şeyler.İkisi de kendilerine göre haklılardı.Pek sevgili öörtmenim benim Mr.Hyde tarafımı görürken,arkadaşım Freud ise Dr.Jekyll'le tanışma şerefine nail olmuştu.Acaba bu bir taktik miydi?Acaba ikili mi oynuyordum?Ben hep kazanacak ata oynarken nereden çıkmıştı bütün bunlar?Yine buharlı ütü girdi devreye.Aman Tanrım,bütün bunlar bir taktikti.Nabza göre şerbet veriyordum ben,boru değil 3 sene tıp okuyunca içinde "nabız" geçen bir deyiş kullanmam da yadırganmamalıydı.Sinerji,enerji,kuantum,kimya,elektrik,frekans,Kirchoff,ne bileyim ben işte onun tutması lazımdı.Herkesle tutuyordu aslında,farklı yönelimlerle sonuçlanıyordu.Kimi beni buzdağı gibi görürken,kimi de buzdağının öteki yüzü gibi görüyordu,kimisi de Titanic'in yarattığı önyargıyla koşarak benden uzaklaşıyordu.Ben sebep oluyordum bütün bunlara.
Sor bakalım peki pişman mıyım diye,bir sor?Söylemem.Ayrıcaa,gülme incinirim.Bir de kurgularım.See you in another life,brotha!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder